Yoga ve Tırtıl’ın Hikayesi
“Başucumda; Kitaplar… Birini alıp ötekini bırakıyorum. Sayfaların arasında bir içimlik umut arıyorum.”
Günlerden Salı, bir bayram sabahı… Herkes tatilde, bense evdeyim… Bayramda bir şey oluyor ve ben hayatımın en zor sınavlarından geçiyorum… Sabah uyanıyorum; bu ara nedense pek uyanmak istemiyorum. Uyuyorum, uyanıyorum, yine uyuyorum. Günler geçmiyor; bayram bitmek bilmiyor, öylece savruluyorum…
Sonra anımsatıyorum kendime; “Geçecek, sakin ol, geçecek…”
Ve merkezime dönmeye çalışıyorum.
Başucumda Kitaplar… Birini alıp ötekini bırakıyorum. Sayfaları karıştırıyorum. Bir içimlik umut arıyorum. Sonra, Mevlana’ nın sözlerini buluyorum “İnsan belaya uğrayınca, çok şükür bugün daha iyiyim der.” Bakıyorum, evet, bugün dünden daha iyiyim!
Günlerdir ne biliyorsam uyguladım kendime. Kelebek kozasını nasıl yırtarsa; öfkemi, kırgınlığımı, yasımı tek tek sıyırıp attım. Sonunda kozamdan çıktım…
Evet, bugün daha iyiyim. Ama henüz uçamıyorum. Havada asılıyım…
Sıcak suyum kaynadı; kahvem hazır. Elime kahvemi alıp her zamanki köşeme geçiyorum. Her gün biraz daha doldurularak üzerine dikilen dev “Bilmem ne Palaslar” dan kalan son deniz kırıntısı manzarama dikiyorum gözümü…
Uyurgezer bir halde sabah klişesi sosyal ağ hesaplarıma bakıyorum; amacım yok, öylesine bakıyorum… Birden bir gönderiye takılıyor gözüm; açıyorum. Aylar önce yazdığım bir yazıyı beğenen yogadergisi.com’ dan yazımı yayınlama ve yazarlık daveti gelmiş! Başka bir gönderi de güzel yürekli bir hocamızdan; incelikli bir “Elinize sağlık” mesajı…
Sabah mahmurluğu, günlerin yorgunluğu, yerini sevince bırakıyor şimdi! Şöyle bir kıpırdanıyorum yerimde; anımsıyorum, kim olduğumu, ne olduğumu…
Coşkuyla, “Evet, evet, Yoga benimle, Yoga yanımda!” diyorum. Ayağa kalkıp kendime geliyorum. Yoga akıyor bütün bedenimde; nefesimde, ruhumda, aklımda. Yıkıyor, arındırıyor beni. Yogayla doluyorum. Kısa, küçük ama anlamı büyük bir vecd hali. Salona geçiyorum, bakıyorum hala yanımda; öylesine güçlü, “Tamam” diyorum; ben seni anladım.”
Mesajlar tam altı ay öncesine ait, ama sanki o gün değil de, bugün gerekeceğini bilirmiş gibi, “Uyan, ayağa kalk!” der gibi, şimdi, şu anda göz kırpıyor bana saklandığı yerden. Tam düşeyazarken, Yoga elimi tutup kaldırıyor beni.
Aynı anda, sevgili Swami Vivekananda’ nın sözleri geliyor aklıma; “Awake, Arise, and stop not till the goal is reached! (Uyan, ayağa kalk ve hedefe ulaşıncaya kadar durma).
Tam unuturken Yoga bizi birleştiriyor; beni kendine yara bandıyla bir kez daha yapıştırıyor.
Sonra hatırlıyorum yavaş yavaş… Yoga eğitmenlik eğitimindeyim. Belirli bir saat yoga derslerine katılım şartı var ve ben hiçbir dersi kaçırmamaya çalışıyorum. Eğitmenlik hevesinden değil, yoga bana çok iyi geliyor… Derslerden birinin sonundaki derin gevşeme esnasında ilginç şeyler oluyor; bildiğimiz çakra farkındalığı, enerji akışı hisleri aslında… Anlamını merak ediyorum, soyunma odasında hocamı sıkıştırıp soruyorum. İki kelime söylüyor; çok önemli iki kelime. O gün başka bir anlamı vardı o iki kelimenin, bugünse bambaşka; “Bunlar yoganın hediyeleri, üstünde durma fazla. Sadece devam et” “Hııı…? Tamam… ” diyorum kuzu kuzu. O günden sonra da bırakıyorum anlamını, yalnızca yapıyorum. Zaman geçtikçe, dersler ilerledikçe daha iyi anlıyor, öğreniyorum. “Bunlar yoganın meyveleri, meyveleri bırak”, bırakıyorum ve yalnızca yapıyorum.
Ama o gün meyveyi bırakamıyorum; ona sıkı sıkı tutunuyorum. Ve Yoga’ nın ipine asılıp ilk Kelebek uçuşumu yapıyorum. Karanlıktan aydınlığa çıkıyorum. Ve sonra, sevgi ve şükranla vedalaşıyorum onunla. Biliyorum ki O şimdi, şu anda başka bir tırtılı kozasından çıkartıp uçmayı öğretiyor.
Namaste!
Görseller: Pexels, Pixabay. Kaynak: Rana Korkunç’ un www.yogadergisi.com sitesindeki yazısından birebir alıntıdır.
Çok güzel bir yazı olmuş. Yüreğinize sağlık…