Reiki bize “Ölüm” ve “Şifa” hakkında neler öğretti?
Efsun hanım özel yoga dersi verdiğim bir öğrencimin annesiydi. İkinci kez kanser olmuştu. Kızının tavsiyesi ile hastalığının şifalanması ve hem hastalığın hem de kemoterapi tedavisinin yarattığı stresin giderilmesine destek olması için yogaya başlamaya karar vermişti.
Betül annesine yogayı önerdiğini ve onun da yogaya başlamaya karar verdiğini söyleyince, ben de “Eğer istiyorsa siz aracı olmayın. Beni kendisi arasın. Böylece sizin etkinizde kalıp baskı hissetmemiş olur. Kendisi gerçekten istediği için yapar.” demiştim.
Bir gün telefon çaldı ve çok kibar bir hanım, “Merhaba ben Efsun, Betül’ün annesi. Yogaya başlamak istiyorum ben de.” dedi. Çok sevindim tabi ki. Hepimiz onun iyi olmasını istiyorduk ve ben de yoga ile ona bu süreçte destek verebileceğim düşüncesi ile heyecan duyuyordum. Telefonda onun için neler yapabileceğimizi anlattım ve birlikte ona önerdiğim program üstünde anlaştık. Hemen derslere başladık. İlk derste bedensel, zihinsel ve ruhsal düzeylerde belirgin bir rahatlama elde ettik.
Hatta ilk dersten sonra kontrole gitmişti. Normalde 5000’lerde olan bir değeri 900’ lere inince doktoru ve ailesi bile şaşırmıştı! Çok sevinmiştik!
Ama bir sonraki derse kadar maalesef ki değerleri tekrar yükselmişti. Dersin olduğu gün kızı beni arayıp acil hastaneye gittiklerini, annesinin kötüleştiğini söyledi. Efsun hanım hastanede müdahale edildikten sonra neyse ki sağ salim evine geri döndü.
Bir sonraki derste, Ona, “Nasılsınız? Geçen haftaki ders size ne kadar iyi gelmiş hemen etkilerini görmüşsünüz, değerleriniz düşmüş ama sonra yeniden kötüleşmişsiniz. Ne oldu? dediğimde, dersten sonra bir şeylere üzüldüğünü, üzüntüden dolayı yaşadığı stres sebebiyle değerlerinin tekrar yükselmiş olabileceğini söyledi. Ben de tatlı tatlı “Yapmayın, üzmeyin kendinizi, bakın iyi gelmiyor size dedim.” Gülümsedi. O an sanki ikimiz de biliyorduk. Gene üzülecekti…
Derslerde basit eklem hareketleri çalışıyorduk. Kemoterapiden yorgun düşen bedeninin yaşam enerjisini biraz dengelemesini sağlıyorduk. Nefes, ses ve yönlendirmeli meditasyon teknikleri ile de stresi gidermeye, doğal bağışıklığı aktive etmeye çalışıyorduk.
Efsun hanımcığım elinden geleni yapıyordu. Ama hem bedeni hem de ruhu çok yorgundu bu ikinci kez nükseden hastalıktan.
Diğer yandan da gördüğü sıcak kemoterapi tedavisi sebebi ile bağırsaklarında bir rahatsızlık yaşıyordu. Bu durum kendisinde sürekli bir akılsal ve fiziksel gerginlik yaratıyordu. Açıkçası Efsun Hanım zaten çok ama çok zor bir işin üstesinden geliyordu ve tüm bunlara rağmen güçlü ve dimdik duruyordu. Savaşıyordu kanserle ama metanetliydi ve fazlasıyla olgundu. Durumu kabulleniyor ama aynı zamanda da hem kendisi hem de sevdikleri için elinden geleni yapıyor, iyi olmaya çalışıyordu. Çünkü özellikle kemoterapiden sonra çok yorgun düşüyordu. Ayağa kalkıp gündelik yaşama dönmesi için en az bir hafta dinlenmesi gerekiyordu. Derslerimizi de kemoterapiden önceki bu bir haftaya planlıyorduk ki hem gücü yerine gelmiş olsun hem de bir sonraki kemoterapiye hazırlık olsun.
Tüm bunlara şahit oldukça ben hep içimden ona daha pasif, yani onu daha az yoracak bir modelle çalışmayı hayal ediyordum. Çünkü hastalık ilerliyor, kemoterapiler her seferinde daha fazla yoruyordu bedenini ve ruhunu. Giderek daha hızlı yoruluyor, yaşam gücü azalıyor bu da moralini bozup motivasyonunu düşürüyordu.
O dönemde henüz Reiki öğretmenlik eğitimi almamıştım. Sadece 3.derece Reiki uygulayıcısıydım. Efsun hanımın enfeksiyon riski de vardı. Bu yüzden iznini isteyip, bedenine dokunmadan aurası üzerinden ona Reiki de yapıyordum bazen.
Ama aslında onu Reiki’ye inisiye etmeyi çok istiyordum. “Ah” diyordum. “Ah keşke onu inisiye edebilsem. Kendi kendine sürekli Reiki yapabilse.” Çünkü böyle kronik hastalıklarda uzun uzun Reiki yapılması gerekiyordu. Böyle bir hastalığın oluşması uzun sürüyordu. Aynı şekilde bu ağır hastalığa uzun süreli ve sürekli Reiki yapılması hastalıkta dramatik bir değişim yaratılabilmesi için de gerekliydi.
Öte yandan da Reiki enerjisinin en belirgin etkisi stres duygusunu gidermesi, huzur ve kabul duygusunu arttırmasıydı. Bu hastalığın ve kemoterapinin yarattığı strese de çok iyi gelecek, kendini çok daha iyi hissedecekti biliyordum!
O dönem Reiki öğretmenim de bir eğitim açmıyordu. Ben de dayanamayıp ricada bulundum. “Hocam Reiki öğretmenlik eğitimi açabilir miyiz? Benim çalıştığım Yoga ve EFT öğrencilerim var. Onlara Reiki de öğretmek istiyorum” dedim. Ve sağ olsun hocam eğitim açabilecek kadar talep var mı diye bir baktı ve yeterli sayı oluşunca eğitim açıldı.
Çok mutluydum çok!
Eğitim başladı ama hocam 12 tam günlük, altı ay süren bir eğitim hazırlamıştı. Her ay, bir hafta sonu yeni bir şey öğreniyorduk. William Lee Rand ekolünden geldiğimiz için de ilk ay “Reiki 1 inisiyasyonu nasıl yapılır?” yerine “Şifa inisiyasyonu nasıl yapılır?” ile başladık eğitime.
Benim için de bir çeşit sabır sınavıydı sanki bu!
O kadar sabırsızlanıyordum ki, hemen bir sonraki ay gelsin de Reiki 1 inisiyasyonunu öğreneyim diyordum. Hemen Efsun hanımı Reiki’ye inisiye etmek istiyordum. Ama henüz öğrenemedim diye bekleyecek değildim ya! Bir an önce bir şeyler yapmalıydım. Tuhaf bir dürtüydü bu. Hala pek açıklayamıyorum. Ben de Reiki 1 inisiyasyonunu öğrenene kadar Şifa inisiyasyonunu uygulayıp Efsun hanımın hem enerjisi yükseltmek hem de stresini azaltmak istedim. Bu inisiyasyonu William Hoca şamanlarla çalıştığı dönemdeki deneyimlerini Reiki bilgisi ile harmanlayarak oluşturmuştu. Bu onun kendi Reiki öğretmenlerine ve Reiki’ye bir hediyesiydi. Bu inisiyasyon ile bir kişiyi Reikiye kanal yapmıyordunuz ama ona Reiki inisiyasyonu kadar güçlü bir enerji aktarımı yapıyordunuz ve bunu tamamen şifa için kullanıyordunuz. Uyguladığınız kişiye neyin şifalanmasını istiyorsa onun şifalanmasına niyet etmesini söylüyordunuz.
Eğitimden sonraki ilk dersimizde Efsun hanım’a Şifa inisiyasyonundan bahsettim. Neden bu şifayı uygulamayı önerdiğimi, nasıl fayda edeceğini anlattım. “İster misiniz, yapalım mı?” dediğimde, “Tamam yapalım.” dedi. Son zamanlarda ağırlıklı olarak yatakta uzanır pozisyondaydı pek dik oturamıyordu. “İnisiyasyon için sadece beş dakika acaba sandalyede oturabilir misiniz?”dediğimde, “Tamam oturabilirim.” dedi. O gün ona 1-2 kez ona Şifa inisiyasyonu yaptım bu şekilde. Sonra da Reiki 1 eğitimini alır almaz da hem kızlarını hem de Efsun Hanımı inisiye ettim Reiki’ye. Bazı günler hepimiz aynı anda orada oluyorduk ve hepimiz aynı anda O’na Reiki yapıyorduk. O da kendine yapıyordu aynı anda.
Onu son ziyaretlerimden birinde bana dedi ki, “Rana biliyor musun yogayı kızlarım çok istiyor diye yaptım ama Reiki bana çok iyi geliyor. Hep yapıyorum. Hiç ellerimi kaldırmıyorum.”
Gerçekten de son zamanlarda ders için yatak odasına her girdiğimde hep masörünün ona hazırladığı Spa müzikleri CD’si eşliğinde kendine Reiki verirken buluyordum onu. Reiki ona çok iyi gelmişti. Reiki yaparken huzur buluyordu.
Sonraki günlerde, Efsun hanımın doktor kontrollerinde kanser hücrelerinin yayıldığı ve tekrar ameliyat olması gerektiği ortaya çıktı ve bir ameliyat daha oldu. Bu kez kolonunun bir kısmı alınmıştı. Torba takılmıştı. Fiziksel ve ruhsal olarak çok yorgundu. Artık ayakta ya da oturarak duramıyor, tamamen uzanıyor ve tüm gününü yatak odasına yatağında geçiriyordu.
Giderek durumu ağırlaştı ve en sonunda bir süre hastaneye yatırıldı. Bu süreçte zaman zaman bilinci açık zaman zaman da kapalıydı. Ben kızları ile sürekli temas halindeydim. Hem Efsun hanıma hem de ailesine uzaktan da Reiki göndererek onlara destek olmaya çalışıyordum. En son aldığım haberde bilinç kayıpları olduğunu söylediklerinde onun yüksek benliği ile konuşmaya çalıştım ve gitmek istediğini gördüm. Tam yılbaşı arifesindeydik ve ben Efsun hanımın yılbaşını beklediğini biliyordum. Bir yerde okumuştum. Ölüm döşeğindeki insanlar ölümlerini bu önemli günlerden sonraya ayarlıyordu. Bu süreç nasıl oluyor bilmiyorum ama Efsun hanıma da böyle oldu. Birkaç gün sonra kaybettik kendisini.
Efsun hanım, ailesinin bana anlattıklarına göre elleri sürekli bedeninde, kendine Reiki vere vere öte aleme geçmişti. Yani onu Reikiye bağladığım ilk günden beri ellerini nerdeyse hiç kaldırmamıştı üstünden. Kendine hep reiki verdi. Kızı da Reiki uyguluyordu ona hastanede sürekli. “İyi geliyor” diyormuş. Reiki ona huzur verdi. Geçişini kolaylaştırdı. Kızları ve eşi ile vedalaşabilmesini sağladı.
Ve, Efsun Hanım son yolculuğuna Reiki ile uğurlandı…
Peki, şimdi Reiki Efsun Hanımı “Şifalandırdı mı?”, “Şifalandırmadı mı?”
Asıl soru bu.
Bunun cevabı bizim ölümü nasıl algıladığımızla çok ilgili.
Benim bildiğim kadarı ile ruhlar “tamam artık gidiyorum” deyip gidiyorlar bu dünyadan. (Elbette kaderleri onlara bunu söyletiyordur muhtemelen. Çünkü hem dinler felsefesinde hem de felsefi birçok sistemde değişmez bir kaderden bahsediliyor ve en çok kabul gören varsayım da bu.) Ancak bunu bir kenara koyarsak, benim bu olayda en çok anladığım ve hissettiğim şey Reiki’nin Efsun Hanım’ın öte aleme geçiş yolculuğunu kolaylaştırmasıydı.
Giderken çok derin bir kuvvetle, Reiki ile bağ kurdu. Etrafında çok seveni vardı. Çok değerli, özel ve çok sevilen, sevgi dolu bir ailenin bir parçasıydı Efsun hanım. Ama yine de insandı. Metafizik bir alana geçecekti ve bu noktada bu metafizik aleme ait evrensel yaşam gücü enerjisi olan Reiki ile bağ kurmak onu o aleme de bağladı ve geçişi kolaylaştı.
Birçok kadim metinde bu tarz ruhani bilgilerle son nefesimizde bile karşılaşabileceğimiz, son nefesimizde bile aydınlanabileceğimiz anlatılır.
Efsun hanım da bence son nefeslerine yaklaşırken bu kadim enerji ile karşılaştı ve bunu çok onurlandırarak en güzel şekilde kullandı.
Efsun Hanım bana o kadar çok şey öğretti, öyle derin bir iz bıraktı ki. Biraz geç de olsa onun hikâyesini sizinle paylaşarak onun ruhunu da onurlandırmak istedim.
Bence o sadece bana değil hepimize bir şey öğretti. Hala da öğretmeye devam diyor.
Bu hikâye ile Efsun Hanım ve Reiki bize ölümün de bir şifa olduğunu öğrettiler. Ölümü ve Reiki’nin ölüm döşeğindeki hastalara nasıl yardım ettiğini anlattılar. Ölüm yolculuğunun da nasıl sevgiyle kucaklanabileceğini gösterdiler. O günden beri, Efsun hanım da benim en değerli öğretmenlerimden biri. Onu şükran ve sevgiyle kalbimde taşıyorum. İyi ki kaderimde onunla tanışmak vardı. Ben ona öğretmeye gittim ancak o bana öğretti.
Şimdi onun öyküsünü ben her eğitimimde yeni Reiki öğrencileri ile paylaşıyorum.
Onun deneyimleri yeni öğrencilere bilgi ve ilham olarak akıyor.
Onkoloji bölümünde hemşire olan ve Reiki konusunda tez yazan öğrencim “Reiki, ölüm ve kanser” hakkında sorular sorduğunda ona Efsun hanımın hikâyesini anlatıyorum. Şimdi onun hikâyesi tezlerde, üniversitelerde anlatılıyor olacak.
Teşekkür ederiz Efsun Hanım.
Teşekkür ederiz Reiki.
Sevgi ile kalınız,
Rana Korkunç
Siz de fikrinizi belirtin